Yaklaşık bir yıl önce başladığımız Witcher 3 macerasına artık bir nokta koyuyoruz. Dahası, eğer yapımcılara inanacak olursak bu artık Geralt’ın bizlerle olan son tangosu. Eh madem öyle, bize de bunun hakkını vermek ve Geralt’ı hak ettiği gibi uğurlamak düşüyor Adamlar nasıl bir oyun yaptıysa artık, 2015’in en iyi oyunu olmak yetmedi, bu seneye de gözlerini diktiler. İşin ilginç olan tarafı ise, yarısını tamamladığımız 2016 içinde hala Witcher 3’ten daha iyi bir yapımın kendisini gösterememiş olması. Diğer firmaların eli armut toplarken, CD Projekt RED ise zaten en iyi olan oyununu daha iyi bir hale getirmeye devam ediyor. İlk olarak Hearts of Stone ile kısmen daha küçük çaplı ancak hikaye yönü son derece güçlü bir eklenti paketiyle karşımıza çıkmışlardı. Blood and Wine için ise, eklenti paketi demek biraz insafsızlık olur. Haritaya eklediği yepyeni bir bölge ile birlikte 30 saatin üzerinde oyun süresi sunuyor Blood and Wine. Evet yanlış okumadınız, gerçekten de 30 saat dedik. Günümüzde AAA fiyat etiketiyle piyasaya çıkan pek çok oyunun, bunun yarısı kadar dahi içerik sunmadığı düşünüldüğünde Witcher’ın ve CD Projekt RED’in ne denli özel isimler olduğunu bir kez daha anlamış oluyoruz. BİZ DOĞRU YERE Mİ GELDİK? Oyunumuz, yaşanmış onca olay sanki hiç gerçekleşmemişçesine huzurlu bir hayat sürmekte olan ve savaşın kirletmediği bir bölgede, Toussaint’ta geçiyor. Zaten ismi de mesajı veriyor lakin Toussaint’ın Pirene ve Alp dağlarını andıran arka plan manzarası, kulağınızı kabartsanız duyabileceğiniz Rhône Nehri’ninkini andıran şırıltıları, kokusu kilometrelerce mesafeye yayılmış üzüm bağları ve bölgenin genel hatlarını oluşturan yeşil renk paleti ile bir Güney Fransa güzellemesi olduğunu anlamak zor değil. Tüm bunları yeni bölgenin ne kadar güzel göründüğünü söylemek için yazmadık ki gerçekten de inanılmaz gözüküyor orası ayrı. Ancak daha da önemlisi, Toussaint seriye yeni bir soluk kazandırıyor. Yalnızca Witcher 3’te değil, serinin tamamında daha önce böylesi bir bölgede bulmamıştık kendimizi. Gittiğimiz her yerin bir boğukluğu, karanlığı, iç çekişmesi, karmaşası, insanı rahatsız eden tarafları bulunuyordu. Burada ise hissettiğiniz şey huzur oluyor. Ne kadar da Witcher’a uzak bir terim bu, öyle değil mi? Elbette buranın da bir derdi var, yoksa Geralt’ı çağırma zahmetine girmezlerdi. Lakin içinde barındırdığı sıkıntılara ve problemlere rağmen, Toussaint’ın hissettirdiği huzur daima baskın taraf olmayı başarıyor. Ve biliyor musunuz, Geralt ile geçirdiğimiz onca yılın ardından bu insanda inanılmaz bir tatmin yaratıyor. Çünkü biliyorsunuz ki bu onunla çıktığımız son yolculuk ve sonrasında, gözünüz arkada kalmadan biraz rahat etmesini dilerken buluyorsunuz kendinizi. Bu denli huzurlu topraklarda yapılacak bir elvedadan daha güzel ne olabilir ki? VAMPİRLE RANDEVU Sanıyoruz ki bu mutluluk şarkısını burada sonlandırmamız gerekiyor çünkü huzura ulaşmadan önce yapmamız gereken şeyler var. Oyunun ismi ve kapak görseli yeterli ipucunu vermediyse biz söyleyelim, Toussaint’ta vampirlerle ilgili bir takım enteresan olaylar yaşanmakta. Bu olayların merkezinde ise kitap okuyucularının yakından tanıyacağı bazı önemli isimler var. Keyfinizin kaçmaması adına kimler olduklarını söylemeyelim ancak fazlasıyla mutlu olacağınızdan emin olabilirsiniz. Toussaint, hiç alışık olmadığı bir şekilde gizemli cinayetler ve bu cinayetleri işaret eden yaratıklarla uğraşmakta. Hani İskandinav ülkelerinde ayda yılda yılda bir cinayet işlenir ve ülke buna alışık olmadığından bir anda yer yerinden oynar ya, işte tam o hesap. Toussaint da pek çok yerde normal karşılanabilecek bu olaylar sonucunda karmaşaya sürükleniyor ve Geralt’ın eline bakar hale geliyor. Tabii biz paramıza bakarız, bizim adımıza sorun yok. İşin güzel yanı ise, burada gerçekten büyük ölçekli ve herkesi etkileyecek bir problemle cebelleşmediğimizi biliyor olmak. Rahatız, keyfimiz yerinde ve bize ihtiyacı olan birilerine yardım ediyoruz. Söyleyin dostlar, Geralt bunu hak etmedi mi sizce de? BİZİMLE DEĞİLSİN GERALT Blood and Wine’ın ana oyuna eklediği tek şey yeni bir harita değil elbette. Oyunun yapısal içeriğine de direkt olarak etki eden yenilikler barındırıyor. Bunlardan en önemlisi, kendi geliştirme ağacına da sahip olan mutasyon özellikleri. Geralt’ın sahip olduğu yeteneklerin gücünü belirli şekillerde artıran bu mutasyon yetenekleri, oyun içinde gerçekleştireceğiniz bir yan görev sayesinde açılıyor. Eğer bu yan görevi yapmazsanız, varlığından dahi haberdar olmamanız muhtemel. Bir diğer yenilik ise çok daha kozmetik odaklı. Artık oyun içinde sahip olduğunuz zırhları istediğiniz renge boyatabiliyorsunuz. Satın alarak veya sandıklardan toplayarak elde edeceğiniz boyalarla kendi tarzınızı yansıtmanız işten bile değil. Pembe kıyafetleriyle yaratık kesen bir Geralt’a kim hayır diyebilir ki? Tamam tamam, hemen kaldırmayın kaşınızı. CD Projekt yalnızca kozmetik dokunuşlar yapacak bir firma değil zira. Bu paket ile pek çok yeni zırh çeşidi ve Witcher seti de eklenmiş. Birbirinden güçlü yeni yaratıklara karşı onlara ihtiyacınız olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Oyunun ara yüzünün de elden geçirildiğini ve çok daha kullanışlı bir hale getirilmiş olduğunu ekleyelim. YAKIŞMAYAN TARAFLAR Ancak Witcher demek hikaye demek ve bizi de burada ne kadar dolu bir içeriğin olduğu ilgilendiriyor aslında. Şöyle söyleyelim; Blood and Wine, bir önceki eklenti paketi olan Hearts of Stone’un iki katından daha fazla diyaloğa sahip. Bu da sanıyoruz ki ne denli ayrıntılı bir hikaye yazıldığının en net göstergesi. Lakin tüm bunların yanında, ana oyunun gerisinde kalan parçalara sahip olduğunu görmezden gelemeyeceğimiz yanları da yok değil. Genel anlamda Blood and Wine’ın karakterlerinde bir sorun var. Hemen hemen tamamı alıştığımız Witcher kalitesinin bir tık altında kalmış. Özellikle de ana düşman, genel yapıya göre o kadar sönük kalmış ki anlatmak mümkün değil. CD Projekt gibi, kötü karakterlerinin alt yapısını kusursuza yakın işleyen bir firmanın nasıl olup da burada çukura bastığını bilmiyoruz. Neyse ki Witcher’ın yan görevleri de en az ana görevleri kadar kaliteli olduğundan, genel perspektifte hala memnuniyet seviyesinin üzerinde kaldığımızı rahatlıkla söyleyebiliriz. Şöyle söyleyelim; mizah hiçbir zaman Witcher serisinin önceliği olmamıştır ancak burada bir iki tane ciddi anlamda mizahı odağına almış görevle karşılaşacaksınız ki bizce güzel bir değişiklik olmuş. ŞEREFİNE ESKİ DOST! Yazı içinde birkaç kez, Geralt’ın son macerasını huzurla kapatmasından duyduğumuz memnuniyetten dem vurduk. CD Projekt, bunu perçinlemek için evimize bir adet üzüm bağı eklememize de izin vermiş. Tıpkı emekli olduğunda Bodrum’a yerleşme hayali kuran bizler gibi, kendi bağından topladığı üzümlerle verandasında şarabını yudumlayan bir Geralt var karşımızda. Artık onu rahatsız etmenin bir anlamı yok sanki. Hadi CD Projekt RED, o sihirli dokunuşunu Cyberpunk’a kaydırmanın vakti geldi de geçiyor… DETAYLAR Hiçbir ekstra açıklamaya ve betimlemelerle uğraşmaya gerek yok bize göre. Tek başına şu ekran görüntüsü, Toussaint’ın ne denli harika bir bölge olduğunu ortaya koyuyor. Çektiği onca acıdan, peşinde koştuğu onca yaratıktan sonra Geralt’ın da dinlenme vakti geldi sanki. Şu bağlardan toplanan üzümlerle yapılan şarabın tadını çıkarmak onun hakkı. CD Projekt öylesine güzel bir firma ki; yaptığı eklenti paketine harita ve görev eklemekle yetinmiyor, bir de üzerine komple yeni bir yetenek sistemi ekliyor. Gerçekten helal olsun! Bu mantar sizleri de biraz işkillendirdi mi? Bildiğiniz üzere bazı mantarların halüsinatif etkileri bulunmaktadır ve bu etkiye maruz kalan Geralt’ın hali kesinlikle görülmeye değer… PUANLAMA