WolfensteIn serisi, gönlünü FPS türüne kaptırmış her oyuncu için ayrı bir yere sahiptir. Arada çıkan ortalama yapımlarına rağmen her yeni oyununda heyecan duymaya devam ederiz. Söz konusu oyun The Old Blood gibi sadece bir eklenti paketi olsa dahi kalp atışımızın hızlanmasına kimse engel olamaz 2014 yılında çıkan Wolfenstein: The New Order, çalkantılı puanlarına rağmen genel anlamda beğenilen bir yapım olmuştu. Seriyi günümüz oyunlarına ayak uyduracak şekilde yenilerken, bir yandan da eski kafa alışkanlıkları devam ettirmesi takdirimizi toplamıştı. The New Order, görünürde yeni, sistematikte eski bir oyundu. The Old Blood da tamamen aynı düsturu benimseyerek yoluna devam ediyor. Alternatif bir geçmişi işleyen The New Order’ın öncesini anlatan bu pakette, serinin sevilen Wolfenstein Kalesi’ne düşüyor yolumuz tekrar. Elbette tahmin edebileceğiniz gibi kontrolümüzde yine yılların eskitemediği müthiş karakter B.J. Blazkowicz var. Bir eklenti paketi olması sebebiyle farklı bir şeyler deneme ihtiyacı duyan oyun, standart düşmanların yanına eklediği nazi zombileri ile eğlence ve aksiyonu odak almış bir görüntü sergiliyor. BU SEFER DURMAK YOK Ana oyuna ihtiyaç duymadan oynayabildiğimiz The Old Blood’ın en büyük sıkıntısı da bu. The New Order, aksiyon kısımlarında başarılı bir iş ortaya koymuş olsa da, asıl parladığı yerler hikayeyi derinleştiren senaryo odaklı bölümleriydi. Oyun ne kadar yavaşlarsa o kadar güzel bir hale bürünüyordu. The Old Blood, nefes almak için bazen duraksasa da genel anlamda yüz metre koşu temposunda ilerliyor. İki elimize birden aldığımız makineli tüfeklerle dehşet saça saça ilerlemek çok güzel kabul ediyoruz, fakat bu durum ara ara karşımıza çıkan gizlilik ve bulmaca içeren anlarda daha çok keyif aldığımız gerçeğini değiştirmiyor. Oyunun geçtiği bölgenin Wolfenstein Kalesi olması sebebiyle atmosferi daha çok sevdiğimizi de itiraf etmeliyiz. Moda olduğu için eklenen zombi düşmanlara da değinmeden geçmeyelim. Tamam zombi avlamayı seviyoruz bunda bir sıkıntı yok, ancak Dying Light seviyesinde zombiler görmeye başlamışken ne yazık ki gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi bekleyen düşmanlar bizi kesmiyor. Oyunun old school kalarak hata yaptığı yerlerden birisi burası. BAŞLI BAŞINA OYUN Oyun görsel anlamda 2014’te piyasaya çıkan The New Order ile tamamen aynı düzeyde. Bethesda’nın sorunlu grafik motoru id Tech 5 ile geliştirilen yapım, teknik hataları bulunsa da neyse ki hala güzel görünüyor. Bir eklenti paketi olması ve 30 lira gibi makul bir fiyata satılmasına rağmen sahip olduğu 6-8 saat civarı oyun süresiyle de fazlasıyla tatmin edici olmayı başarıyor. The New Order’ı sevdiyseniz bunu da seversiniz demek zor çünkü daha çok aksiyona dayalı bir oyun var karşımızda. Yine de eğer Wolfenstein ismini gördüğünüzde heyecanlanıyorsanız muhtemelen bu oyundan da büyük keyif alacaksınız. PUANLAMA